1. Ana Sayfa
  2. Haftanın Sözü

Başaranlar hiç başarısızlık yaşamayanlar değil belki de tekrar tekrar başarısız olmasına rağmen son bir defa daha deneme cesaretini gösterenlerdir.

Başaranlar hiç başarısızlık yaşamayanlar değil belki de tekrar tekrar başarısız olmasına rağmen son bir defa daha deneme cesaretini gösterenlerdir.

Malum uzaktan eğitim süreci hala devam ediyor. Ekran karşısında işlediğimiz derslerde zaman zaman öğretim dışına çıkıp öğrencilerimizle sohbet etmek de gerekiyor. İlgi ve dikkatin en çok olduğu anlar da bu bölümler oluyor zaten. Yine dersimizin sohbete ayırdığımız anında öğrencilerimle konuşurken bir öğrencimin şu cümlesi beni bu yazıyı yazmaya itti. “Öğretmenim, çok kez denedim, çabaladım ama olmadı. Bundan sonra da olmayacağını düşündüğüm için artık çabalamıyorum.”

Değerli eğitimcilerimizin aklına hemen psikolojideki “öğrenilmiş çaresizlik” veya “kazanılmış başarısızlık sendromu” kavramı gelmiştir. Ben de bu cümleyi duyunca aklıma hemen Martin Seligman ve yaptığı çalışmalar geldi. Martin Seligman’ın deneyleri ve öğrenilmiş çaresizlik teorisi, 1967 yılında Pennsylvania Üniversitesinde depresyona olan ilgisi ile birlikte ve bunun bir alt kolu olarak incelenmeye başladı. Seligman ve meslektaşları, köpeklerle birlikte başladıkları deneylerde, ilk fazda hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verilmeyen köpeklerin, çaresizliğe şartlandıklarını, deneyin ikinci fazında hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verildiğinde de bu fırsatları kullanmadıklarını gördüler. Deneyler; kediler, fareler ve balıklar ile sürdürülerek benzer sonuçlar elde edildi.

Birçok öğrencimizden de eğitim sürecinde ne yaptıysam olmuyor ve bundan sonra da olmayacak, yakarışlarını duyarız. Burada aslında ben bu konuyu farklı bir noktaya taşımak istiyorum. Çevresinde ne yaptıysam olmadı, bundan sonra da olmayacak sözlerini duyan kişilerin de o işleri yapmak için hiçbir girişimde bulunmadıklarını gözlemliyorum, gözlemliyorsunuzdur, gözlemleyebilirsiniz. Bu durumu “Şu arkadaşım bunu yapamadıysa benim uğraşmama gerek yok.” anlayışı olarak da açıklayabiliriz. 

Bu hususta aklıma gelen iki örneği paylaşmak isterim. Yapılan olimpiyatlarda yüzlerce yıl bir mil dört dakikanın altında koşulamamıştır. İnsanların kafasında da bir mil dört dakikanın altında koşulamaz düşüncesi güçlenmiştir. 1954 yılında Roger Bannister isimli atlet bir mili dört dakikanın altında koşmuştur. Aynı yıl içerisinde tam 37 kişi Bannister’den sonra dört dakikanın altında bir mili koşmuştur. 

Yine bir diğer örnekte de öğrencinin biri derse geç kalmıştır. İlk ders matematiktir. Dersi bölmemek için o derse girmemiş ve kantinde oturmuştur. Teneffüste sınıfa girdiğinde tahtada yazan iki işlemi hemen defterine geçirmiş. Eve döndüğünde soruları çözmek için dersin başına oturmuş. Sorular öğretmenin önceden sorduğu sorulara göre zor görünüyormuş ama uğraşarak o akşam soruları çözmüş. Ertesi gün okula döndüğünde öğretmenin masasının üzerine defterini koymuş. Öğretmen işlemi kontrol ederken yüzünde değişiklikler de oluyormuş. “Nasıl buldun bu sonucu?” demiş öğretmen heyecanla. Bu soru 150 yıldır çözülemiyordu. Ben dün matematiğin problemlerini anlatırken yazmıştım bu soruyu tahtaya. Kendim çözmeyi denemediğim gibi bizim gibi normal (!) insanların da denemeyeceğini düşünüyordum, enteresan. 

Öğrenci ise dün derse geç kaldığını ve teneffüste tahtada soruları görünce ödev verdiğinizi düşünerek not aldım. Evde bayağı uğraştım ama en sonunda çözdüm. Bunu duyan öğretmen de meğersem bu soru 150 yıllık çözülemeyen soru değil de 150 yıllık kocaman bir ön yargıymış, demiş. 

Anlatılan hikâye yaşanmıştır, yaşanmamıştır. Bu hiç ama hiç önemli değil. Bizler şunu biliyoruz ki bir işi yapmanın, gerçekleştirmenin en önemli noktası o işi yapacağına inanmaktır. Bu noktada ben her öğrenciye şunu söylemek istiyorum. Asla ama asla kendinize bir sınır çizmeyin. Başkalarının sizler için çizdiği sınırların da sizin gerçeğiniz olmadığını bilin. 75 kilogram iken filler bir iple bağlanır. Fil, uzunca bir süre mücadele ettikten sonra ne yaparsa yapsın o ipten kurtulamayacağını anlar. Artık mücadele etmeyi bırakır. 3 4 ton ağırlığına ulaştığında bile ipe bağlandığında tekrar mücadele etmeye çalışmaz. Çünkü o ipin kendisinin gerçeği olduğunu kabullenmiştir. Daima mücadele etmeye devam etmek gerek. Unutmayın ki başaranlar hiç başarısızlık yaşamayanlar değil, belki de tekrar tekrar başarısız olmasına rağmen son bir defa daha deneme cesaretini gösterenlerdir. 

Erkin SAÇAR
Eğitimci Yazar / Türkçe Öğretmeni

Instagram: erkinsacarcom
Twitter: erkinsacarcom
Gmail: [email protected]
YouTube: erkinsacarcom
Website: www.erkinsacar.com

Kaynaklar: 
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kazan%C4%B1lm%C4%B1%C5%9F_ba%C5%9Far%C4%B1s%C4%B1zl%C4%B1k_sendromu_(psikoloji)

İlginizi Çekebilir

Yazar Hakkında

Yorum Yap